Ünlü Türk Yazar ve Şairlerinin Bir Filmde Yaşıyormuş Gibi Hissettiren İlginç Alışkanlıkları

‘R’ harfini söyleyemedi. Bir gün taksiye binerken şoför nereye gitmek istediğini sorduğunda ‘Karaköy’ yerine ‘Eminönü’ dedi. Daha sonra Eminönü’nde inip oradan Karaköy’e doğru yürüdü. Ancak sürücünün ‘r’ harfini kendisi gibi telaffuz edemediğini fark ederek kendisiyle dalga geçtiğini düşünmemesi için bu durumu seçti.

Yanlış söylenen bir kelimeyi veya cümleyi duyduğunda hemen düzeltme ihtiyacı hissetti.

Kitap okumayı çok seven bu yazar, görme yetisini kaybettiğinde bile yazmaya devam etti. En değerli eserlerini göremediği zamanlarda yazmıştır.

Yetenekli bir ressamdır. Kendi meskeninin planını bizzat kendisi çizmiştir ve meskenine isim veren ilk şairimizdir. Ayrıca solundaki kimseyi idam etmeme takıntısı vardı.

Belediye çalışması sırasında oluşan çukura düşerek beyin kanaması geçirdi ve iki gün sonra hayatını kaybetti.

Mükemmel Türkçe bilgisinin yanı sıra Zazaca, Kürtçe ve Arapça da biliyordu. Ata binmeyi seven şairin sadece şaha kalkan atlarla ilgisi vardı.

Çocukluğunda bir yaramazlık sonucu babası tarafından pencereden dışarı asılmıştı. Bu deneyimden sonra ölüm kavramına olan korkusu arttı ve ‘ölüm’ temasını eserlerinde sıklıkla kullandı.

Babasının Van’a göç ederken yanına aldığı Yusuf isimli çocuk, babasını camide namaz kılarken öldürdü. Bu olaya tanık olan Yaşar Kemal, 12 yaşına kadar kekeledi. Sağ gözündeki görme sorunu, kurban keserken bıçağın eniştesinin gözüne çarpması sonucu oluştu.

Soyadındaki iki ‘y’ harfinden birini bir tartışmada kaybetti.

Hiçbir zaman kendine ait bir evi olmadı, otel odalarında yaşadı. Nazım Hikmet aynı zamanda annesine olan sevgisiyle de tanınır.

Ünlü şairlerimiz Turgut Uyar, Cemal Süreya ve Edip Cansever’in aşık olduğu kadındır.

Beyaz pantolon giyme alışkanlığıyla tanınıyor. İlham aldığı anlarda düşüncelerini doğrudan pantolonunun üzerine yazardı. Üstelik Bursa Cezaevi’nde maruz kaldığı korkunç muamele nedeniyle en büyük korkusu suydu.

Toprak yemek gibi hastalıklı bir alışkanlığı vardı. Ayrıca şiirlerinde sıkça yer verdiği hüzünlü temaların nedeni de kendisini kötü hissetmesiydi.

Hayatı boyunca evlenmedi ve daima eldiven giydi. Sosyal aktivitelerden uzak duran bu yazar, evinde örgü örmeyi ve reçel yapmayı çok seviyordu.